script async src=”″crossorigin=”anonymous”></script

“Eğer”lere bağlı sevmek, Bazı “neden”lerle sevmek,Hiç “nedensiz” sevmek Ama bence en değerlisi “rağmen” sevmek… Sevmenin en saf hâli, “rağmen”e rağmen doğar.
Bir şeylere rağmen sevmek, kusura, uzaklığa, eksikliğe, hatta bazen açık/kanayan yaraya rağmen…
Bu tür bir sevgi, koşulları değil, varlığı seçer. O, bir “eğer” sevgisi değildir; “olmasına rağmen”dir.
Bir canlıyı, bir dünyayı, bir ülkeyi, bir hayatı eksikliğine rağmen iç ısıtan, insanı insan yapan o sessiz bağlılık…
Kabullenmekle karıştırılmamalıdır bu hâl. Kabullenmekte sessizlik, teslimiyet, gönülsüz bir razı oluş hatta boyun eğiş vardır. Rağmen sevmek asidir, direnç gösterir.
Simone Weil’in dediği gibi, “Sevgi, dikkat göstermektir.” Rağmen sevmek, dikkati yitirmemektir; uzaklığa, kırılganlığa, suskunluğa rağmen orada kalıp, dikkati yitirmemektir.
Her sevgi, kendi gölgesini taşır. Birini sevmek onun içindeki yabancıyı da sevmek; bir şehri sevmek soğuk, ıssız karanlık gecelerini de bir hayatı sevmek kırılma noktalarını da dibe vuruşlarını da sevmektir.
Erich Fromm, Sevme Sanatı’nda şöyle der: “Gerçek sevgi, birinin varoluşuna ‘evet’ demektir.”
Bu “evet” kabullenmenin ötesinde, bilinçli bir onaydır.
Sevmek, birinin varlığına alan açmak, “sen olduğun hâlinle tamamlanmışsın” diyebilmektir.
Seçilen kusursuzluk değil varlıktır. Karşıdaki ideal koşullarda değil gerçek haliyle sevilir. Böylece sevgi duygu olmakla kalmayıp, önce bir karar sonra bir eylem haline gelir. Bir tür yeniden ve yeniden “evet” diyebilme cesaretidir. Fromm’a göre sevgi, edilgen bir duygu değil, aktif bir yaratma hâlidir.
Albert Camus, “İnsan, umutsuzluğa rağmen yaratır, çünkü yaşamı seçmiştir,” der. Sevgi de böyledir: Umutsuzluğa rağmen var olmayı, yaşamayı, yeniden başlamayı hatta devam etmeyi seçmektir. Sevmek, yaşamı seçmektir.
Nietzsche’nin dediği gibi, “İnsanın büyüklüğü, felaketler karşısında bile ‘evet’ diyebilmesindedir.” İşte rağmen sevmek, tam da o felaketle karşılaşıldığındaki “evet”in içindedir.
Sevgi, beklentiyi değil, varoluşu hedef aldığında, yaratıcı olur…
Rilke’nin sözüyle, “Sevmek, birbirine bakmak değil; birlikte aynı yöne bakabilmektir.” O yön, hayata rağmen, umutsuzluğa, korkuya karşı hayatla birlikte sessizce başkaldırmaktır. Bu yönüyle sevgi, bir varoluş onayıdır.
İnsanın insanı onurlandırdığı en yüce biçimdir bu. Birinin varoluşuna “evet” diyebilme yetisine ulaşmak, aynı zamanda dünyanın kırılganlığına, hayatın geçiciliğine, kendi kusurlarına da “evet” diyebilmektir.
Çünkü her şey gibi sevgi de kendi gölgesini taşır. Rağmen sevmek, gölgeyi görmezden gelmeden, ondan kaçmadan, onunla birlikte var olabilmektir. Böyle bakıldığında sevgi bir duygu değil, bir eylemdir.
Rağmen sevmek bir tür direniştir: İnsanın dünyaya, umutsuzluğa, kendi korkularına karşı sessizce başkaldırmasıdır.
“Shared joy, is a double joy ; Shared sorrow, is a half sorrow…” Swedish proverb
Yaa evet yaaa çok güzel teşekkür ederimm….
Sevmek yorulmamaktır…
Evet hocam evet yorulmadan devam etmektir. Çok teşekkürler