Dataizm Nedir? Düşünürlerin Karşıt Yaklaşımları

Dataizm doğrultusunda geleceğin en büyük problemi “veri yoksunluğu” mu, “anlam yoksunluğu” mu?

 Dataizm, en basit tanımlamayla veriyi (data) evrendeki en temel ve en değerli unsur olarak kabul eder. Bu düşünce akımına göre ister biyolojik, isterse dijital olsun bütün sistemler “bilgi işleme süreçleri”dir.  Dataizm, canlı organizmalar ve makinelerin “bilgi işleme algoritmaları” olduğunu bu nedenle, her iki sistemin de çalışma prensibinin aynı olduğunu savunur.

Dataizmin Temel İlkeleri

Dataizmin temel ilkeleri en genel haliyle şöyle özetlenebilir:

  1. Her şey bir veri akışıdır. Biyolojik organizmalar, şirketler, hükümetler ya da makineler hepsinin ana amacı bilgi toplayıp, işlemek ve aktarmaktır.
  1. Evrensel bilgi ağı ideali: Dataizm bütün verilerin mümkün olduğunca çok ve özgürce akması gerektiği üzerinde ısrar eder. Bu sayede daha isabetli kararlar alınarak, daha verimli sistemler kurulabileceğini savunur.
  2. İnsan merkezli değil, veri merkezli yaklaşım: Dataizm temel çalışma prensibinde önemli olan, olabildiğince çok verinin en doğru şekilde toplanıp, işlenmesidir. Bu yaklaşım insan deneyimi ve bilinç gibi kavramların ikinci plana atılmasına yol açar.
  3. Algoritmaların üstünlüğü: Dataizm, karar alma süreçlerinde algoritmaların daha doğru ve tarafsız olduğu görüşündedir. Bu düşünceden hareketle, insan sezgilerinin ve kararlarının yerini algoritmaların almasının daha uygun olduğunu söyler.

Dataizm’in Ortaya Çıkış Süreci

Dataizm terimi 2000’li yılların başlarında sıklıkla kullanılmaya başlandı. Ancak asıl yaygınlaşması Yuval Noah Harari’nin 2015’te yayımlanan “Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi” adlı kitabı ile oldu.

Buna karşılık kavramın kökleri, çok daha eski tarihlere dayanır. Kısaca incelenirse:

1940 –1950 Yılları Bilgisayar ve Sibernetik Çağının Başlangıcıdır

  • Bu dönemde Alan Turing, Norbert Wiener gibi öncüler, makinelerin de canlı sistemler gibi bilgi işleme sistemleri olarak ele alınabileceğini öne sürdüler.
  • Bu düşünce insan-makine ayrımının bulanıklaşmasının ilk adımıydı.

1970–2000 Yılları Bilgi Çağının Yükselişidir

  • Bu dönemde bilgisayarlar, internet ve dijital sistemler toplumun her alanına hızla nüfuz etti.
  • Böylece “veri” kavramı giderek daha stratejik bir değer haline geldi, ama henüz “ideolojik” bir boyut kazanmamıştı.

2000 -2010 Yılları Arasında Yavaş Yavaş Veri Toplumu İnşa Edilmeye Başlandı

  • Facebook (2004), YouTube (2005), iPhone (2007) gibi gelişmelerin sıradan insanların gündelik hayatlarına katılması ile kişisel veri üretiminde patlama oldu.
  • Bu devasa veri birikimi ile Google gibi şirketler, bireylerden toplanan dataların “küresel ölçekte karar mekanizmalarında etkili” olabileceğini fark ettiler.

2010 ‘dan Sonraki Yıllarda “Dataizm” Kavramı Popülerleşti

  • 2013–2015 yılları arasında Harari’nin “Sapiens” ve ardından “Homo Deus” kitapları yayımlandı.
  • Homo Deus’ta Harari, Dataizm’i “insan merkezli, hümanizmin yerini almaya başlayan yeni bir inanç sistemi” olarak tanıtacak kadar iddialı davrandı.
  • Harari’nin konuyu sıradan insanların görüşüne sunması ile söz konusu kavram akademik çevrelerde olduğu kadar popüler kültürde de tartışılmaya başlandı.

Dataizm Yöneticileri Kimlerdir?

Bu alanda “yöneticiler” derken kast edilen tam anlamıyla bir lider kadrosu veya örgütlü bir yapı değildir. Buna karşılık “Dataist düşünce”nin gelişimine yön veren aktörler, kurumlar ve teknolojik güç merkezleri şunlardır:

1. Büyük Teknoloji Şirketleri:

  • Google / Alphabet, Meta (Facebook), Amazon, Microsoft, Apple
    • Bu şirketler, devasa miktarda kullanıcı verisini toplayıp, işleyerek algoritmalar geliştirir. Bu da onları, veri-temelli karar alma süreçlerinde küresel ölçekte belirleyici otorite hale getiriyor.
    • Söz konusu şirketler özellikle yapay zeka alanına yaptıkları çok yüksek düzeyde yatırımlarıyla, makinelerin bilgi işleme kapasitesini insan düzeyinin çok ötesine taşıyorlar.

2. Yapay Zeka Geliştiricileri:

  • OpenAI, DeepMind, Anthropic gibi kuruluşlar, insan düşüncesini modelleyen ve ve bu modeli temel alarak insan düşünce sistemini aşan algoritmalar geliştiriyor.
  • Bu tür yapay zekâlar, karar alma süreçlerinin otomasyonunu hızlandırıyor. Bir anlamda “dataist düzenin teknokratları” gibi çalışıyorlar.

3. Akademik ve Felsefi Destekçiler:

  • Yuval Noah Harari: Kavramı popülerleştiren en önemli isimdir. “Homo Deus” kitabında Dataizm’i bir tür “yeni dünya otoritesi” “yeni dünya kutsalı” olarak tanımlar.
  • Bazı transhümanist düşünürler de Dataizm’e yakın fikirler savunur: Örneğin Ray Kurzweil, bilgi işlem gücünün insan bilincini aşabileceğini öngörür.

4. Devletler ve Güvenlik Ajansları:

  • Veri analitiği kullanan otoriter sistemler (örneğin Çin’in dijital gözetim sistemleri), dataist mantığın distopik bir yansıması olabilir.
  • Devletler, “akıllı yönetim”, “vatandaşlık puanı”, “güvenlik algoritmaları” gibi araçlarla bireyleri algoritmalar aracılığıyla daha fazla “nesne”leştirip yönetmeyi uygun buluyor.

Dataizm Üzerine Karşıt Yaklaşımlar: Yuval Noah Harari ve Byung-Chul Han’ın Görüşlerinin Karşılaştırılması

  1. yüzyılın belirleyici unsurlarından biri, kuşkusuz veri üretimi ve bunun etrafında şekillenen dijital sistemlerdir. “Dataizm” olarak adlandırılan bu yeni zihinsel paradigma, insanı ve evreni bilgi işleme süreçleri olarak yorumlar. Yuval Noah Harari bu yaklaşımı  “yeni dünya kutsalı” olarak tanımlarken; Byung-Chul Han, süreci  dijital totalitarizmin başlangıcı olarak değerlendirir.

Harari’nin Dataizm Yorumu

Veri Temelli Ontoloji

Harari’ye göre insan dahil tüm canlılar, aslında bilgi işleyen algoritmalardır. Bilincin, sezgilerin veya duyguların bilimsel olarak anlamı yoktur; önemli olan yalnızca bilgi akışının kesintisiz sürdürülebilmesidir.

“Hayat, bilgi akışının düzenlenmesinden başka bir şey değildir.” (Harari, Homo Deus)

Yeni Düzen Otoritesi: Algoritmalar

Dataizm’in temel önermelerinden biri, algoritmaların insan aklından daha doğru kararlar verebildiğidir. Böylece bireysel sezgilerin yerine veriye bağlı karar mekanizmaları yerleşir. Harari, bu dönüşümün kaçınılmaz olduğunu savunur; hatta bunun daha verimli ve doğru bir sistem kuracağını ima eder.


Byung-Chul Han’ın Dataist Kültüre Eleştirisi

Dijital Şeffaflık: Yeni Gözetim Biçimi

Han, Harari’nin aksine bu veri merkezli dünyayı iyimser bir dönüşüm olarak görmez. “Şeffaflık Toplumu” eserinde bireyin artık sistem tarafından değil, kendi kendine isteyerek baskı uygulayıp, denetlendiğini vurgular. Veri üretme zorunluluğunun baskın olması, bireyin öznel alanını, mahremiyetini, yaratıcılığını yok eder.

“Bugün özgürlük, verimlilik adı altında bir performans zorunluluğuna dönüştü.” (Byung-Chul Han, Şeffaflık Toplumu)

Burada vurgulanmak istenen tehlike, performans üstünlüğüne ulaşmak için bireyin sonsuz bir çaba içine girerek, kendini tüketme riskinin yüksekliğidir.

Anlamın Ölçülemeyen Niteliği

Dataizm, yalnızca ölçülebilir olanı kabul eder. Oysa Koreli düşünür Han’a göre anlam dediğimiz şey, genellikle ölçülemeyen, belirsiz, negatiflik içeren şeylerden doğar. Bunlar suskunluk, acı, boşluk, öznellik, kırılganlık vb. önemli kuramlardır. Dataizmde ise bu tür deneyimlerin hiç değeri yoktur.

İnsanın Makinelere İndirgenmesi

Harari’nin insanı algoritmalara indirgemesi, Han için insan onurunun, derinliğinin ve anlatı yeteneğinin inkarıdır. Han, bu yolla insanın sadece “veri üreten makineye” dönüştürüldüğüne dikkat çeker.

“İnsan, bir makine değil, anlatıdır.” (Byung, Chul Han, Psikopolitika)


İki Düşünür Arasındaki Temel Farklılıklar

Yuval Noah HarariByung-Chul Han
İnsan Tanımı“Bilgi işleyen algoritma”“Anlam üreten, anlatı kuran özne”
Veri“Evrensel hakikat kaynağı”“Gözetim ve tahakküm aracı”
Algoritmalar“Karar verme süreçlerinde insandan üstündür”“Bireyin özgünlüğünü tehdit eder”
Şeffaflık“Gelişmiş yönetim biçimi”“Dijital totalitarizmin yeni yüzü”
Geleceğe Bakış“Dataizm yeni bir temel sistemidir”“Anlam ve özne yitimine yol açan tehdittir.”

Son Olarak Yaşananlar İki Uçlu Bir Dönüşüm Mü?

Harari, Dataizm’i insanlık tarihinin evrimsel bir aşaması olarak görürken; Han, bu evrimi bir anlam krizi başlangıcı olarak değerlendirir. İlki teknik aklın zaferini, diğeri ise insanın ruhsal ve etik çöküşünü anlatır. Bu zıtlık, veri çağında insanlığın sadece teknolojik değil, aynı zamanda ontolojik bir karar vermesi gerektiğini gösterir: Makineleşmek mi, derinleşmek mi?


2 Comments

  1. Dünya görüşüm bana insanların söylemlerine değil eylemlerine bakmam gerektiğini öğretti. İnsanlar yalan söyler… Eylemler nettir. Yanlış bir eylemi bile demagoji ile doğru olarak gösterebiliriz. Uzak doğu kültürü elbette daha manevi bir yapıya sahip olmasına rağmen onlarında hayatlarını maneviyattan koparıp maddeye dönüyor olmaları bir çok şeyi açıklıyor. Fakat yine de bu tartışma içerisinde eksik bir düşünce var. Belki bir sonraki yazınızda bu konuya değineceksinizdir bilemem ama şunu belirtmek gerek. İnsanlık bu imkanlarla ne yapacak? Derinleşmek ve makineleşmek tamam ama insanlık bunlarla ne yapacak? Nasıl katkı sağlayacak, nasıl kullanacak?

    • O kadar haklı bir soru ki,üstelik insanlığın bugüne kadarki sicili hiç de temiz değil.Ama özellikle tıbbi gelişmeler bakımından çok yararlı olacapına inanıyorum. Sözler ve eylemler konusunda da kesinlikle evet sözlere güvenilmez ama eylemler her şeyi açıklar..

Bir Cevap Yazın