Pamuk Nine…

script async src=”″crossorigin=”anonymous”></script 

Pamuk gibi teni vardı. Hele yüreği daha da insancıl daha da pamuk… Ne severdik onu Pamuk Nine aşağı, Pamuk Nine yukarı.

Geçen yıl eşi rahmetli olmuştu. Pamuk nine ne kadar yumuşacık, ufak tefekse eşi de bir o kadar iriyarıydı. Adamcağızın vefatından sonra ailelerimiz de bizi teşvik etmişti. ’’Sık sık Pamuk Ninenin kapısını çalın, halini hatırını sorun, yalnız bırakmayın’’ diye…

Öğleden sonraları bir bahane bulup, kapısını çalar içeri doluşurduk mahallenin çocukları olarak. O da bize kıyamaz gazoz, ayran, çilek, kiraz evde ne varsa ikram ederdi. Odasına yerleşip ikramları beklerdik. İkramlar gelince başlardık kıkırdamaya ve hep aynı soruyu sorardık. ‘’Pamuk Nine gerdek geceni anlatsana bize… Hadi bize ilk geceni anlat’’

Pamuk Nine kocaman açardı gözlerini, simetrik yerleştirdiği dantellerini biraz daha düzeltir. Yutkunup anlatmaya başlardı. ‘’Ne bileyim yorulmuşum, düğün telaşı, uzandıydım yatağa, aman bir de n’olsun? Üzerime minare devrildi zannettim.’’

İşte burada birbirimizi dürte dürte gülerdik de gülerdik. Gülmekten gözerimizden yaş gelirdi. İkramlar ağzımızdan burnumuzdan fırlardı. Kadıncağız boğulmayalım diye çoğu kez üzerine minare devrilme kısmına gelmeden lafı biraz uzatırdı ki, herkesin ağzı boşalmış olsun. Biz de bunu bildiğimizden ikramları sabırsızca yutardık, çabucak minare bölümüne gelinsin diye.

Hiç utanmazdık. Utanacak bir şey olduğunu düşünemezdik. Bizim bütün anladığımız Pamuk Ninenin kocasının dengesini kaybedip, yatağa yuvarlanmış olduğuydu. E, düşene gülünür elbette…  

Akşam ailelerimize anlatırdık. ’’Bugün Pamuk Nineye uğradık,’’ diye. Ama asla ne konuştuğumuzu söylemezdik. “Aferin’’ derlerdi bize… Ne diyeyim? Arsızlık üzerine bir de numaradan kutsal bir iş yapmış gibi sahtekarlık!

Rivayete göre biz oradan taşındıktan sonra, Pamuk nine de göçmüş kocasının yanına… Kavuşmuşlar birbirlerine. Güzel günlerdi…

4 Comments

Bir Cevap Yazın