“Öyleyse şunu da söyle ne yapmalıyım?”
“Bak, her şeye çok aldırmak seni üzer. Biraz hafife almaya, olabildiğince de gülmeye bak. Hani hep denildiği gibi “Hayat düşünenler için komedi, hissedenler için dramdır” Sen karar ver. Hayatın derin bir dram mı olsun?
“Fakat gülemiyorum baba…”
“Olabilir, gülmek de diğer her şey gibi yaptıkça gelişir. Ne yazık ki şimdiye dek seninle olayların, fikirlerin eğlenceli taraflarını bulmayı biraz ihmal ettik. Elbette evde sürekli bir hastalık ortamı olması da buna biraz engel oldu.”
“Sence bu onun yüzünden mi?”
“Hiçbir şey kimsenin yüzünden olmaz. Her şeyi sen şekillendirirsin. Bunun için anneni suçlama. Sürekli hastalanmak O’nun seçimi değildi.”
“Bunu O’nun yüzüne söylemeyeceğim. Bana yalan söyledi. Şimdi ben artık O’nun hiç iyileşmeyeceğini hep böyle üzgün ve mahzun kalacağını, bundan sonra dışarıda birlikte gezemeyeceğimizi kabullenmek zorundayım.”
“Bırak şimdi bütün bunları, gel şu dergiye göz atalım beraber. Baksana kadın kalçalarından aşağı inen parlak kumaşlar, bodur erkek bacaklarında koyu renk pantolonlar, mankenlerin ayaklarında iyice parlatılmış siyah ayakkabılar… Öbür sayfada masum bir çocuk fotosu, kullandığı şampuan banyo köpüğünden daha az köpürmüş ve daha küçük bir şişede duruyor. Sahi biz de pembe banyo köpüğü almıştık, o nerelerde?”
“Bu kadar çok şeyi bir arada görünce annemin bana küçükken okuduğu kırmızı kurdeleli sekiz civcivin öyküsü geldi aklıma. Ne kadar komikti, hatırlar mısın baba? Kümesteki civcivler bir gün bahçede kırmızı bir kurdele bulup, boyunlarına bağlarlar. Bir anda kendilerini çok beğenip, inanılmaz kibirli sosyetik civcivler haline gelirler. O snob halleri ile başlarına gelen maceralar ne kadar komikti”
“Evet, o öykünün her okunuşunda kahkahalarla gülerdin. Senin kahkahalarını duydukça ben de gülerdim çalışma odamda. Peki, benimle iyi anıların yok muydu?”
“Elbette olmalı, seninle boş plastik şişelerini dizip bowling oynardık. Her seferinde yedi şişe olurdu. Topu sırayla atardık. Kim daha çok şişe devirirse o kazanmış olurdu. Tabii ki hep benim kazanmama izin verirdin. Bütün amacım tek atışta şişelerin altı ya da yedi tanesini birden düşürebilmekti.
Oyunların üzerinden iki yıl mı geçmişti, yoksa üç mü? Annem derin bir depresyona girdi. Bazen “Tavan, duvarlar üzerime geliyor “diye bağırırdı. Çoğu kez uyurdu. Uyandığında da halen konuşamayacak kadar yorgun olurdu. Ama ben yanına gittiğimde her seferinde “ Merak etme, geçecek, birlikte parka sinemaya gideceğiz” derdi. Hastalanmadan önce birlikte sinemaya giderdik Yeni vizyona giren filmleri diğer çocukların hepsinden önce görmüş olurdum. Güzel günlerdi.”
“Tamam işte, o günleri temel almaya çalış. Gözünü oyalarken bile bir kahkaha at. Hissettiğin acı azalır. Fazla düşünme gül ve geç. “
“Fakat gülemiyorum baba, gülmeli miyim?”
“Bu soruyu sormamış ol. Ya gülersin ya da hayatı yitirirsin.”
“Daima mı?”
“Evet, kırmızı kurdele takan snob civcivler, aklında olsun hep. Yaşadığın her olayda öncelikle onların kibirli komik bakışlarını düşün. Hiçbir şeyin çok da ciddi olmadığını hatırla. Bak okudum o kadar, yaşadım, öğrendim, koştum, koştum. Nerdeyse yoruldum. Nerdeyse bir köşeye oturmak dönemi. İşte o zaman her şeyin kırmızı kurdeleli sekiz civcivin yanında önemsizleştiğinin farkına varıyor insan”
Haberleri dinliyorum köşemde. Eşitlik daha, ahlak daha, kurallar, yönetmelikler… Doktor kontrollerim var. Bir sürü ıvır zıvır.
Bana inan bunca yıl yaşanmış sayılanlar, sadece gülünen zamanlar gerisi vakit kaybı. Geçmişin batağına gömülürsen kimi zaman çıldırmış bir yaratık gibi oraya buraya saldırmakla kalmayıp, çevreni en çok da kendini hırpalarsın. Unutma hep aklında kırmızı kurdeleli sekiz civciv ve vurulması gereken yedi plastik süt şişesi olsun. Hep o coşkuda ol, yaşadığına değsin”.
Füsuncuum harika bir öykü daha; hep gülelim inşallah🙏
Ilgınımmm okuyan gözlerine yorum yapan ellerine sağlık.. Çok çok sevgilerimle
Çok güzel olmuş Esoş , kalemine sağlık
Okuyan gözlerine sağlık Nilgünümmm Çok teşekkürler sevgiler