script async src=”https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-7350718767107764″
crossorigin=”anonymous”></script
“Kıskanç birine beddua etme, onun peşindeki haset düşmanı, zaten ona yeter.”
Sadi-i Şirazi
Francis Bacon “Denemeler” adlı eserinde “Çekememezlik Üzerine” başlığı altında haset duygusunu incelemiştir. Bacon yazısında haset duygusunun İncil’de “kem göz” olarak tanımlandığını hatırlatır. Daha sonra konu hakkında kendi görüşlerini şu şekilde açıklar: “Kendi değeri olmayan bir insan başkalarının değerini asla çekemez. Bunun nedeni insan gönlünün, ya kendi üstünlüğü ya da başkalarının kötülüğü ile beslenmek istemesidir. İnsanın kendi üstünlüğü yoksa ya da kendi görüşüne göre yetersiz ise, diğer alternatife yönelir. Yani başkalarının kötülüğü ile beslenmeyi tercih eder. İnsan, kendisi dışında birisinin üstün değerlerine ulaşamayacağını anladığında, o kişiyi bulunduğu mertebeden aşağıya kendi yanına çekerek, aradaki farkı kaldırmak ve eşitlenmek ister.”
Bacon günümüzden yaklaşık dört yüz yıl önce insan karakterinde önemli bir zaaf olarak beliren haset duygusunu o kadar iyi tanımlamış ki, bugün dahi bu tanıma herhangi bir ekleme yapılmasına gerek kalmıyor.
Görünen o ki insan dolayısıyla insanlık var oldukça, haset duygusu da var olacak. Bu nedenle de yaşama değer katan kıymetli insanların kaderi daima diğerleri tarafından aşağı çekilmek isteği ile mücadele etmek olacaktır…
Edebiyatta Haset Duygusunu İşleyen Eserler
Edebiyatta haset konusunda yazılan eserlere verilebilecek bazı örnekler şunlardır:
- William Shakespeare: İngiliz edebiyatının temel taşı Shakespeare, insan doğasını derinlemesine incelediği eserlerinde haset duygusuna bolca yer vermiştir. Özellikle ünlü “Othello” tragedyasında, Iago adlı karakter, hem başarılı olduğu ve hem de mutlu bir evlilik yürüttüğü için Othello’ya karşı haset ve kıskançlık duyguları besler. Yüreğindeki haset duygusuna boyun eğen Iago’nun düzenlediği entrikalar ve kıskançlıkla dolu manipülasyonlar eserin trajik bir şekilde sonlamasına yol açar.
- Patricia Highsmith: Patricia Highsmith tarafından kaleme alının “ The Talented Mr. Ripley” eserinde haset konusu son derece çarpıcı bir biçimde işlenmiştir. Romanın baş karakteri Tom Ripley, bazı tesadüfler neticesinde tanıştığı zengin ve nüfuzlu Richard Greenleaf’in yaşam tarzına ve toplumdaki statüsüne karşı, gittikçe artan bir kıskançlık ve haset besler. Kısa sürede Tom Ripley’in en üst düzeye ulaşan haset duygusu, O’nu neredeyse şeytani planlar yaparak, birbiri arkasına zincirleme kötülükler yapmaya iter. Böylece Tom Ripley’in hayatı, sürekli olarak kanun dışı işlere karışma sarmalına doğru geri dönüşsüz biçimde itilir.
- F. Scott Fitzgerald : F. Scott Fitzgerald tarafından kalem alınan “The Great Gatsby “ adlı eser, haklı olarak klasikler arasında yerini almıştır. Romanda Jay Gatsby adlı karakterin diğer insanlarda görüp, hasetlendiği zenginlik ve statüye ulaşma çabası başarıyla işlenir. Gatsby’nin Daisy Buchanan adlı bir kadının sevgisini kazanma çabaları, kıskançlık, hırs ve hasedin giderek yoğunlaştığı bir hikayeye dönüşür. Bu derece yoğun duygular elbette sahibine de iyilik getirmez ve Gatsby adım adım kendi sonunu hazırlar.
- Emily Bronte : Emily Bronte “Uğultulu Tepeler “ adlı eserinde İngiltere’de bir çiftlikte yaşayan insanlar arasındaki ilişki ve tutkuları işlerken, bu ilişkileri kuvvetli bir şekilde yönlendiren kıskançlık, hırs ve haset duygularını da anlatmıştır. Romanda karanlık duygular etkisinde kalınarak yapılan hain planlar, sahiplerine mutluluk getirmez tam tersine mahvolmalarına yol açar.
Bu eserlerin hepsinde de haset duygusu besleyen insanın hiçbir zaman mutlu olamayacağı, başkalarının mutluluğunu ya da diğer özelliklerini ne kadar kıskanırsa, o kadar kendi içine kapanarak, mahvını hazırlayacağı vurgulanmıştır.
Haset ve Kendini Bitiren Yılan
Haset, uzun vadede insanı tüketen, sürekli bir azap olarak da tanımlanabilir. İnsanın kendini gerçekleştirebilmesi, yaratıcı gücünü kullanabilmesi ve iyi yönlerini ortaya koyabilmesi için öncelikle çektiği azaptan kurtulması şarttır. Haset azabından kurtulmayı ancak ve ancak insan kendi kendine başarabilir.
Haset duygusunu anlatmak için kullanılabilecek güzel bir örnek de, mitolojide kendi kuyruğunu yiyen yılan olabilir. İnsan kendi kendine bu duygudan kurtulmadığı takdirde, sonsuzluk sembolü olarak kabul edilen Ouroborus (kendini yiyen yılan) hızlı bir şekilde ölüm sarmalı haline gelebilir.
Ellerine sağlık… Bence gayet güzel olmuş… cKOVALI ( ” Avoiding people who are holding grudges against you for what they did to you… is a top-tier self care…” )
Evet evet çok doğru Çok teşekkürler selamlar sevgiler
Kalemine sağlık çok güzel olmuş, dili de akıcı. Uğultulu tepeler beni çok etkilemişti, orta3’te mi okumuştuk ? Sevgiler
Ah evet Işıncım..Ne kadar etkilenmiştik… Okuyan gözlerine sağlık çok teşekkür ederim.