A. Visali Günaydın’a Sevgi ile Selam Olsun…Kardan Zarar

script async src=”https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-7350718767107764″
crossorigin=”anonymous”></script

Çok küçükken bütün kuzenler toplanıp yılbaşı kutlamaları yapardık. Belki de hayatımın en pırıltılı yıllarıydı o zamanlar.

 Kocaman bir masanın etrafına toplanır bağıra çağıra fırdöndü, tombala, monopol  oynardık… Bu oyunları oynarken avazımız çıktığı kadar niye bağırırdık orası gerçek bir muamma… Ortalık kalabalık, bağrışmazsak birbirimizi duyamayacağımızı düşünür, can havliyle son ses bağrışırdık…

Oyunları çok net hatırlıyorum hele monopol, bayılırdım ona. Şansım her zaman da çok yaver gitmezdi. Bazen taşımla birlikte kendimi kodeste iki- üç el beklerken bulurdum. Bu sırada herkes oyuna devam ederdi. Bir keresinde üç kere üst üste kodes yazan bölümde toplam altı el beklemek zorunda kaldım. Sonuçta avaz avaz ağlamaya başladım.

Amcam şaşırdı ‘’Ne oldu ‘’ dedi ‘’Bu gece eğleneceğiz neden ağlıyorsun’’ Babamı küçük yaşta kaybettiğimden bana hiç kıyamazdı… Ünlü bir yazarın dediği gibi bilirdi ki ” ölüm deneyimine kendini erken açmış biri, bir daha kapatamaz. Bu insanın soluk aldığı ciğere dönüşen bir yara haline gelir.”

Anlattım derdimi… ‘’Tamam’’ dedi “Bundan sonra kodes karesini oyun dışı bırakıp devam edin…” Çok çok sevinmiştim…

Oyunlarda kaybedince ağlamamak zordu benim için…  Yine bir kağıt oyununda işler istediğim gibi gitmedi diye ağlamaya başladım.

Amcam yine şaşırdı ‘’Ne oldu’’ diye sordu… Derhal iddianamemi ilettim. ‘’Bana kumpas  kurdular. Bir sürü para kazanmıştım.  Sonra hepsi el ele verip kaybetmemi sağladılar…’’ Adamcağız önümdeki fişlere baktı. ‘’İyi ama’’ dedi ‘’Senin önünde on fiş var. Oysaki oyuna başlarken herkese beşer fiş verildi. Sen zaten kara geçmişsin’’

Dövüne dövüne anlattım. ‘’İşte benim on beş fişim vardı. Beşini kaybettim. Kardan zarar ettim.’’ Herkeste bir gülüşme oldu. Aile literatüründe yeni bir terim oluştu. ’’Kardan zarar etmek’’. Amcam uzun uzun anlattı, ya kar edilirdi ya da zarar, kardan zarar diye bir kavram yoktu. ‘’Ama yine de bu seferlik senin beş fişini sana geri verelim’’ dedi.

Oyun bitip yengemin hazırladığı leziz akşam yemeği için kocaman avizenin altında toplanmış, hep birlikte yine bağrış çağrış yemek yerken aklımda hep aynı soru vardı… ’Neden kardan zarar?’’ diye bir kavram yoktu… Ben bunu canlı olarak yaşamıştım işte… Sonraları kapitalizm sağ olsun haklı olduğumu ortaya çıkardı. Bu fikir ticarette baş tacı oldu. Sistemde büyük oyuncular zarar etmek şöyle dursun, kar artış hızında azalmaya bile tahammül etmediler. Diğerlerinin sonu geliyormuş aman ne gam… 

3 Comments

Bir Cevap Yazın