Uyku Zamanı

https://www.google.com/adsense/new/u/0/pub-7350718767107764/sites/detail/url=fusunesen.com#:~:text=%3Cscript%20async%20src%3D%22https%3A//pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js%3Fclient%3Dca%2Dpub%2D7350718767107764%22%0A%20%20%20%20%20crossorigin%3D%22anonymous%22%3E%3C/script%3E

“ İnsana verilmiş en güzel armağandır uyku” demiş büyükbabası küçük kıza. Oysa kız hiç uyumak istemiyormuş.

” Biraz daha otursak”

 “Ama biraz daha’ların sonu yok” diye cevaplamış yaşlı adam tok sesiyle.

Çocuk pijamalarını çoktan giymiş. Canı sıkkın, parlak ve gür siyah saçlarını tutturduğu kırmızı tokasını açmış.  Saçlarıyla, aynı renkte zeytin gözlerini dedesine dikmiş.

“Bana hikaye okuyacak mısın?”

Yaşlı adam saçlar arasında kaybolan minicik yüze bakmış. Kalbi ikiye bükülmüş.

“ Evet” demiş “Evet, tabii…”

“ Şuradaki renkli sayfaları olan kitaptan oku, bugün”

“Pekalaa, eveeet bakalım. Ah, bak bu sayfada rengarenk iç içe geçmiş helezonlar var. İstersen o masalı okuyalım.”

Kız göz ucuyla sayfaya bakmış. Gözleri parlamış “ Tamam” demiş “ Dedesinin kolunun altına girmiş. Bir dakika içinde derin bakışları çoktaaan sayfadaki renkli helezonların içine dalmış.

“ Bir varmıııış, bir yokmuuuuş… Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir yolcu varmış.

Yolcunun bütün işi bir şehirden bir şehre gitmek, insanları tanımak, onların derdine olabildiğince deva olmakmış. Bir şehirde birisine yardımcı olduktan sonra, eşyalarını toplar tekrar yola koyulurmuş. Niyeti yüzüne yansıdığından olsa gerek,   yolcu gittiği her yerde çok iyi karşılanırmış. O’nu görür görmez insanların yürekleri ısınırmış. Sanki gökyüzünde güneş daha çok parlamış gibi gelirmiş onlara. Kendilerini iyi hissederlermiş.

Derin bakışlı siyah gözlü yolcu, bir gün yeni geldiği şehirde çok acıktığını hissetmiş. Etrafına bakınca yolun az ilerisinde, köşede bir restoran görmüş. Oraya doğru gidip, içeri girmiş. Yorgun argın bir masaya oturup, garsona yemek söylemiş.

Beklerken, bir yandan da çevreyi gözden geçiriyormuş. Bir de bakmış masanın tek ayağının altına mavi bir ip sıkışmış. Yavaşça eğilip, ipi çekmiş. Niyeti masanın ayağını ipten kurtarmak, ipi de çöpe atmakmış ama… Bizim yolcu ipi çektikçe, ip uzamış da uzamış. Adamcağız elbet sonu gelir diye ipi çektikçe, çekiyormuş. Derken ip olmuş bir nehir, nehrin üzerinden bir kayık ve içinde bir kayıkçı gelmiş, adam şaşmış, kayıkla kayıkçıyı kenara alıp, ipi çekmeye devam etmiş, bu sefer ipin ucunda pırıl pırıl kıyafetler giymiş üç kızkardeş gelmiş. Adam daha da şaşmış, merakla ipi çekmeye devam etmiş. Bu sefer de ipin üzerinden kenarları kristal kesimli duman rengi bir ayna gelmiş süzüle süzüle…

“Ah” demiş yolcu “Besbelli yorgunluktan, açlıktan hayal görüyorum. Böyle şey olmaz.” Bu düşünce canını sıkmış,  içine kasvet basmış. İple ilgilenmeyi bırakıp, başını yerden kaldırmış. Bakmış henüz yemek getiren yok. Dayanamamış, gözü yine masanın ayağına kaymış. İp orada O’na bakıyormuş. Hafifçe eğilip, ucundan çekmiş.”

Burada durmuş büyükbaba. Kıza bakmış sevgiyle “ Bu sefer ipin ucundan ne gelmiş sence? “ Kız sevinçle “Renkli drajeler “ demiş

“ Evet, doooğruuuu… Tabii ki renkli drajeler… Peki sonra”

“Kırmızı saçlı bebek!”

“Eveet, evet tam da dediğin gibi olmuş. Yoksa bu masalı sen mi yazdın? Sen mi yazdın, sen miii…” Eğilip, kızın karnından gıdıklamaya çalışmış. Kız hemen karnının üzerine kapanmış kahkahalar atarak, güç bela  “Hayırrr … Hayıır… Ya hayırrr”

“E, peki nasıl bildin, yoksa? Yoksa, sen çok mu akıllısın?”

Bunu duyan kız, büsbütün kahkakahalar atarak, bağırmış “Hayııır, ben yazmadım masalıı”

“Hımm… O zaman geriye tek bir seçenek kalıyor demek ki, sen çok akıllısııınnn.”

Kız yanakları kıpkırmızı, beyaz küçük dişleri görünerek neşeyle bakmış dedesine.

“Şimdi” demiş adam biraz ciddileşerek, “Kitabı kapatacağız ve kalanları yarın okuyacağız.”

Kız birden duralamış, yüzü gölgelenmiş, ağlamaklı olmuş “ Annem” demiş “Annem bu gece de mi uykudan önce beni öpmeyecek”

“ Bak” demiş yaşlı adam.” Bugün senin sevdiğin drajelerden almıştım. Uykudan önce bir taneye ne dersin?”

Kız huysuzlanmış, gözleri kızarmış. “Hayır, uyumayalım. Bekleyelim annem gelsin. İstemiyorum draje!”

“ Hadi bak, önce bir bardak su içelim. Sonra draje ve uyku” demiş adam üzgün bakışlarla ama kararlı bir duruşla. “Hem saat geç oldu. Sen de çok yoruldun. Uyu güzelce. Annen gelince ben seni uyandıracağım. Söz!”

“ Dün gece de öyle dedin.”

“Evet, uyandırdım. Annen sana sarıldı, yanaklarından öptü, seni ne kadar çok sevdiğini söyledi.”

“ Hatırlamıyorum”

İçini çekmiş adam “ Bu gecekini hatırlarsın belki”

Kız yan yan bakmış adama, uykulu gözlerle “ Drajeler arasında pembe de var mı?”

12 Comments

Bir Cevap Yazın