Kahve Tüccarı Şükretmek

Bugün size eski bir efsaneyi anlatmak istiyorum. İnsanlık tarihi kadar eski bir efsane…

Talih verdikçe verirdi kahve tüccarına… Bir gün isyan etti adam ‘’Allah’ım, her şeyim var’’ ‘’Utanıyorum. Bana verme artık biraz da başkalarına ver’’ Hep ben, hep bana, hep ben insan içine çıkamaz oldum.’’

Yukarıdan bir ses gelmiş ‘’Şükretme!’’  ‘’Ya Rabbi Nasıl şükretmeyeyim’’ ‘’Şu halime şükretmemek mümkün mü?’’ Derrr demeeez, bereket yağmış…  Kahve ambarları ağzına kadar dolmuş taşmış…

Bir gariban dağın başında ‘’Allah’ım bana da ver, hep başkalarına veriyorsun. Evim yok, yiyeceğim yok, üstümde yok, başımda yok. Bu küçük bez parçası ile ancak edep yerimi kapatabildim. Hiçbir şeyim yok kemiklerim sayılıyor. Bana da acı Rabbim’’ Yukarıdan bir ses gelmiş ‘’ Şükret!’’

‘’Allah’ım neyime şükredeyim.’’ ‘’Baksana neyim var’’ der demez, bir kuvvetli rüzgar esmiş adamcağızın edep yerindeki bez de uçmuş…

Şükretmek atıl bir durumda oturup, köşeye çekilme uyuşukluğu değildir. Şükretmek eldekinin değerini bilip, hiçbir şeyi küçümsemeden yaşama bağlanıp, üretken olmaktır. Şükretmek kurban rolüne girip, birilerinin kurtarmasını beklemeyi reddetmektir. Eldekini koruyup, yaşamın verdiklerini kabullenip, bereket akışı içinde devam etmektir. Şükretmek, eldekine değer verip onun için mücadele edebilmeyi gerektirir. Ve zaten bizatihi yaşamın kendisi bir mücadeleden ibaret değil midir?

Şükürler olsun, bereketli güneşli topraklarımıza…

Şükürler olsun okuyan gözlerinize, sabreden yüreğinize… Çook çok sevgiler…

2 Comments

  1. “Feeling gratitude and not expressing it, is like wrapping a present and not giving it… (William Arthur Ward)

Bir Cevap Yazın