Komikli Bayram Anısı

https://www.google.com/adsense/new/u/0/pub-7350718767107764/sites/detail/url=fusunesen.com#:~:text=%3Cscript%20async%20src%3D%22https%3A//pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js%3Fclient%3Dca%2Dpub%2D7350718767107764%22%0A%20%20%20%20%20crossorigin%3D%22anonymous%22%3E%3C/script%3E

Rüzgar eteklerimi havalandırıverdi. ‘’Ay…’’ diyerek bütün gücüyle elini bastırdım eteklerime… Boş bulunmuştum. Tam bu sırada vitrin camında kendimi gördüm. Camdaki silüette saçım başım darmadağınık görünüyordu. Nasıl da esiyordu rüzgar… Telaşla kendimi mağazanın içine attım. Şu deli rüzgar geçince, yürümeye devam ederim diye düşündüm. Mağazadan içeri adımımı atmamla eteklerimin tekrar havalanması bir oldu. Hay Allah, bu sefer de havalandırma deliğinin üzerine basmıştım.

Hızla adımımı ileri atıp, kan ter içinde mağazanın iç kısımlarına doğru yürüdüm.   Tam karşımda mutfak eşyaları satılan reyon duruyordu. Buradaki cicili bicili eşyaları incelemeye başladım. Sapında cin gibi bakan bir kedi işlemesi bulunan şişe açacağını eline aldım… Açacağı evirip çevirirken, gözüm  üst rafta üzerinde resimli desenler olan cam kavanozlara ilişti. Her bir kavanozun kapağı farklı bir meyve şeklindeydi. Ne kadar güzel tasarımlar vardı… Ama ne kadar da pahalıydı… Sanat elbette ucuz olamazdı.

İçim açılmıştı, çok sevimli, huzurlu, bir bölüm oluşturmuşlardı. Bayramda acaba komşuma bunlardan bir tane hediye etsem nasıl olurdu. Tam karar veremedim, yoksa kendime mi alsaydım… Sahi, yarın bayramdı. Ziyaretler yapılacak, misafirler gelecekti… Kelime anlamı huzur, dinginlik olan bayram nasıl da bir hengame ile kutlanırdı. Gülümsedim bu zıtlığa…

Ertesi sabah ilk işim, anneannemle dedeme gitmek oldu. Salona girdiğimde anneannemin bir arkadaşının benden önce gelmiş olduğunu gördüm. O’nunla daha önce de karşılaşmıştık, tanıyordum. Serap hanım antika alım satımı ile ilgili müzayedelerde organizatör olarak çalışıyordu. Ufak tefek, sarı saçlı, etrafına dikkatle bakmayı alışkanlık haline getirmiş, kibar, sevimli, eğlenceli bir insandı. Yani tam da bayramda karşılaşmayı isteyeceğim türden bir insan.

Onu görünce sevindim… Epeydir görüşmemiştik. Biraz konuştuktan sonra Serap hanımın gözü yerdeki halıya ilişti, ya da zaten başından beri ona bakıyordu, bilmiyorum. Dedeme döndü ‘’Halınız değerli bir antika farkındasınız değil mi?’’

 ‘’Antika olduğunu bilmiyordum, ama epeyi pahalı almıştım, severek kullanıyoruz’’ dedi dedem.

‘’İsterseniz müzayede de satışa sunabiliriz’’ dedi antikacı hanım. Dedemin gözleri parladı. Bayılırdı alım satım işlerine… Anneannem huysuzlandı ‘’Hayır ‘’ dedi ‘’Ben seviyorum bu halıyı ’’Dursun…’’

Kısa bir tartışmadan sonra Serap hanımın ön işlemleri başlatması konusunda anlaşıldı. Daha sonra halı bir minibüse yüklenip, müzayede salonuna doğru yola çıktı.

Ben de dedemlerle biraz daha oturduktan sonra alım satım olacağı gün buluşmak üzere söz verdim ve eve döndüm. Müzayede günü geldiğinde oldukça heyecanlıydım. Hep birlikte salona geçtik, bir süre sonra açık arttırma başladı. Halı için verilen başlangıç fiyatı elli bin TL idi. Daha sonra birisi altmış bin TL fiyat verdi. Aniden arka sıralardan bir hanım coşkulu bir sesle ‘’Yüz bin… Yüz bin’’ diye bağırdı.

Salonda bir sessizlik oldu ve daha fazla fiyat veren olmadığı için halı yüz bin TL’ye satıldı. Arka sırada anneannem kıpkırmızı bir yüzle oturuyordu… Dedemin sorar bakışları karşısında,  başını önüne eğdi.  ‘’Bilemedim, ortalık kızıştırmak istemiştim…’’ diye bir şeyler gevelemesin mi?

İşin sonunda anneannem ve dedem kendi halılarını alabilmek için yüz bin TL ödediler ve halıyı tekrar eve getirmek için arabaya yüklettiler. Minibüsün arkasından araba ile halıyı takip ederken, bir yandan da arabanın içinde müthiş bir kavga sürüyordu… Dedem bas bas bağırıyordu:

‘’Sen ne karıştın müzayede fiyatlarına…’’

Anneannemde hep aynı terane ‘’Bilemedim, ortalık kızışır zannettim’’

‘’Bilmediğin işe niye karışıyorsun’’

Allahım, arabada kıyamet kopuyor… Biz gülmekten kırılıyoruz…

Bizim için eğlenceli, dedem için sinir bozucu bir anıydı… Nakit para alalım derken, evde duran halıya nakliye parası ödemiş ve tekrar eve getirip aynı yere yaymıştık.

Neydi o söz  “Dimyat’a pirince …

8 Comments

  1. Denizden bir bardak su aldığında içinde balık olmaması, denizde balık olmadığı anlamına gelmez… cKOVALI

Bir Cevap Yazın