Ömer Hayyam ‘’Yazlar Kışlar Senin Emrine Mi Duracak Sanırsın’’

<meta name=”google-adsense-account” content=”ca-pub-7350718767107764″>

İlk kez Amiin Maalouf’un Semerkant kitabını okurken karşılaştım bu sözle… İleriye ertelenen bir mutluluk için söylenmişti. ‘’Ne yapılması gerekiyorsa şimdi yapılmalı yoksa zaman akar gider ve sen istediğin koşulları bir daha yakalayamazsın ’’ anlamında kullanılmıştı.

Ömer Hayyam sevgilisine ‘’Daha sonra ilerleyen zamanda beraber oluruz.’’ dediğinde kadın,  Hayyam’a böyle söylüyordu… ‘’Yazlar kışlar senin emrine mi duracak sanırsın… Ne yapacaksak şimdi yapmalıyız…’’

Evet, Hayyam’ın sevgilisinin söylediği doğru… Yazlar kışlar bizim emrimize durmaz, ne yapacaksak şimdi başlamalı, şimdi yapmalıyız. Bir başka şimdi gelmez…   Yaşamda gelişen bütün olaylar, insanlar ve sözcükler tamamen bir kereye mahsus kullanılabilir şekilde konfirme edilebilirler. İkincisi yeni bir olay, yeni bir düşüncedir. Yeni düşünceler, yeni olaylara yol açar ve bu böylece akıp gider.

Bu konu ile ilgili, her hatırladığımda bende hüzün bırakan bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir akşam hızlı hızlı işyerimden eve geliyordum. Karşı apartmanda çok sevdiğim, çok değerli bir ressam  Münip amca yaşıyordu. Tanırsınız belki, çok güzel resimleri vardı. Bireysel sergiler açardı… ‘’Münip Özben’’… Zaman içinde eşini kanser nedeniyle kaybettiği için yalnız yaşamak zorunda kalan çok sevgili  komşum son derece şık görünümlü çay sofraları hazırlardı. Tam ben apartmana girerken seslendi:  

‘’Esen’’ ‘’Gel 5 dakika balkonda çay içelim.’’ Balkonda yine kraliyet sarayına yakışır incelikte bir çay masası hazırlamıştı…

Düşündüm. Yukarıda yemek yapılacak, annem bekliyor, çocuklar küçük… Plansız 5 dakikam var mı? Hayır yok… ‘’Münip amca yarın uğrayayım’’ dedim… ‘’Şimdi eve yetişmem lazım…’’ Her zaman bir sebeple, bir yerlere yetişmem lazımdı… O kadar bir şeylere yetişmem lazımdı ki hayat hep erteleniyor, hep sonraya kalıyordu… 

Adamcağız baktı ve başını salladı. Yaşı ileri bir insanın bilgiçliğiyle ve içtenlikle ‘’İnşallah’’ dedi… Yüz ifadesinde tam inanmayan ama inanmak isteyen bir anlam vardı. O benden büyüktü, biliyordu… Ertelemek demek yapmamak/yapamamak demekti… Çok gençtim, çok zamanım var kiminle ne zaman istersem oturup, uzun ve keyifli sohbetler edebilirim sanıyordum… Ne yanılgı… O gün oturup konuşmalıydık… Ertelemek yaşamımıza bir şey kazandırmaz, sadece bir keşke daha ekler…

Yaşlı komşum Münip amca ertesi gün öğle saatlerinde televizyon seyrederken, mutfağa doğru gitmek için ayağa kalktığında menier nedeniyle ortaya çıkan ciddi bir baş dönmesi ile yere düştü… Düşüş o düşüş… Düşme sonrası acil hastane yatışı, uzun süreli tedaviler, inme, yatağa bağlı kalma, uzunca bir bakım süresi sonunda ölüm…  

İşte o akşam, beni çağırdığı akşam, onunla balkonda çay içebileceğim en son akşammış… Bilemedim… Bilemezdim…

Ama artık biliyorum ya da bildiğimi sanıyorum yarın yok, ertelemek yok… Ertelemenin 7 büyük günah arasında olmamasına hep şaşırmışımdır… Şehvet, tembellik, kibir, oburluk, açgözlülük, öfke, kıskançlık…

Ertelemek de insana tıpkı bu 7 kötü kardeş kadar zarar verir, bir farkla ki o diğerlerinden daha sinsidir. Diğerleri gibi anında kavurmaz insanı, en sonunda kurutup bomboş bırakır…

Ertelemek tembelliğe girer, belki ama hayır… Ertelemek tembellikten daha kötü, sinsi bir kandırmaca, bir tuzak… Yaparım zanneder insan ama zamanı var mıdır? Zamanı olsa, koşulları uygun olacak mıdır? Hayır, koşullar hiçbir zaman uygun olmayacaktır. Şimdi vardır ve onu değerlendirebilirsek, değerlendiririz yoksa geçip, gider…

Yazlar kışlar emrimize duracak zannetsek de yaşam beklemez… Anın tadını çıkarmanız dileğiyle…

4 Comments

  1. Münip amca ahirette de böyle sofralar hazırlıyor mudur, değilse bile bu güzel işleri onu güzel bir yerde kılmıştır kesin, ama güzel insanları kaçırmamalı, onların çiçekleri açar ve hızlı solar

Bir Cevap Yazın